hesabın var mı? giriş yap

  • videoya bakınca gördüklerim:

    ihale + rant + peşkeş + range rover + ihale + nargile cafe + kısa dar paça + babet çoraplı ayakkabı + çift maaş + ihale + ihale + vergilerimiz + ihale + ultra lüks site + tespih + ihale.

  • bir fenerli olarak beşiktaş'a sempatim daha önce yazdıklarımla ortada. emre'den de, volkan'dan da nefret ederim. yaşanan mevzu pek ciddiye alınacak bir şey değil ama az önce görüntülere baktım, beşiktaş'a sempatim sırf taraftarından dolayı olmasına rağmen, bu görüntülerde emre'ye hak veriyorum. arkadaş ne olursa olsun, yalnız bir adama o kadar kişi dalınmaz, bu en başta adamlık değil. emre görüntülere bakılırsa karşılık vermiş ve hatta hırpalamış biraz da saldıranları ve sonuna kadar da haklı.

    şunu herkes bilmeli, tek başına bir insana saldırmak kahpeliktir, şerefsizliktir. linç iğrenç bir kültürdür, nereden gelirse gelsin!

  • baya baya benimdir.

    küçükken sorarlardı mal gibi: "ne olcan bakim sen" diye.
    çocukluğun tüm umursamazlığıyla verirdim cevabımı: "hiiiçç"

    şu an tam olarak planladığım yerdeyim.

  • linkedin'den baktığınız zaman 6 yıl tecrübeli bir arkadaş olduğu gözüküyor. project & knowledge management bölümünde çalışmış mersedes'te, sonra da kendi küçük işlerini kurmuş 2 yıldır da türkiye'de. pillerin geri dönüşümü konusunda çalışmış.

    gelsin tabii de bu kadar heyecan yapacak ne var o belli değil

  • ya arkadaş gerçekten başka şeyler bulun, çünkü ağır saçmalıyorsunuz.

    bu otobüsten bozma karavana bugünün şartlarına göre lüks demek komik ama hadi diyelim ki lüks. adalet yürüyüşü denilen olay etap etap gerçekleşiyor zaten. her etabın sonunda belli bir bölgede dinleniliyor ve ertesi sabah tekrar yola devam ediliyor. bu dinlenme sürecinde, bu adamın içinde bulunduğu karavanın lüksünden size ne? ölüm yürüyüşüne çıktığını falan mı ilan etti, ben mi duymadım?

    her şeyi geçin, şu anki siyaset ortamında, mütevazi bir hayat sürdüğü herkesçe bilinen kılıçdaroğlu'na bu tarz sözler söylemek zaten saçmalığın daniskası...

  • tatil icin ka$'a gidilir. varis saati gec oldugundan pansiyon ayarlamakla vakit kaybedilmez ve derhal kas maviye dalinir. bar kapaninca uyumak icin arabaya gidilir. arabada uyumaya calisilir ama sicaktan dolayi mumkun olmaz. vietkong arabanin ustune cikar ve uyur.

    vietkong durtulerek uyandirilir. 3 adet ekip arabasi ve bir dunya polis arabanin etrafindadir.

    polis: beyefendi neden arabanin ustunde yatiyorsunuz?

    vietkong: sicak?

    polis: ama ihbar geldi, arabanin ustune adam dusmus diye?

    vietkong: yok dusmedim. du$sem burasi gocerdi. (dogrulup kaportaya bakar) aslinda biraz da gocmus gibi ama du$sem daha cok gocerdi.

    polis: beyefendi kimliginize bakabilir miyiz?

    vietkong: tabi, buyrun.

    polisler gider, vietkong uyumaya devam eder.

  • babanı görmek ister misin? dediler.
    istemem mi? babamdı o benim. sarılacaktım bile. boylu boyunca yatıyordu yatakta.
    günlerdir başında beklediğimiz gibi. ama yüzünde acı çeken bir ifade yoktu sadece.huzurlu bir.. bir.. bir..
    evet huzurlu bir gülümseme vardı sanki. sarıldım. dudaklarımı yavaşca yanağına dokundurdum.

    soğuk bir mermeri öpmek gibiydi.

    "baban öldü"den daha acı, daha soğuk, daha şok edici bir şeydi bu.

    o zaman ölüm'ü anladım ben.

    yıllar sonra, "anneni görmek ister misin?" dediklerinde yüksek sesle "hayır" deyişimdeki garipliği aşırı üzüntülü oluşuma bağladılar.
    oysa ben soğuk mermere değil, anneme dokunmak isterdim.
    anlatamazdım. anlatsam da faydası yoktu zaten.

  • "ben sadece bana verilen emirleri uyguladım" diyor polisler, nürnberg mahkemelerindeki naziler gibi. "ben devletimi seviyorum, tut dediler tuttum" diyor fırıncı.

    onlar sadece devletlerinin verdiği emirleri uyguluyorlar, sadece devletlerini seviyorlar. böylelikle masum olduklarını düşünüyorlar. böylelikle iyi olduklarını düşünüyorlar.

    ben ise duvarlara kafa atmak istiyorum.

    (bkz: kötülüğün sıradanlığı)